8 Mart Dünya Kadınlar Günü: Yalnız Değilsin, Birlikteyiz

Her yıl, dünyada neredeyse her ülkede 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanıyor ve anılıyor. Her yıl farklı bir temayla kadın haklarına dikkat çekerek, kadınların başarılarının kutlandığı günün bu yılki teması “Ben Eşitlik nesliyim: Kadın Haklarını Fark Etmek’”(1). Bugün hepimizin aşina olduğu bu günün nasıl başladığına biraz göz atalım mı?

8 Mart’ın Arkasındaki Hikâye

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün ortaya çıkışı, işçi hakları için verilen mücadeleyle aynı zamana rastlar. Sebebiyse kadın işçilerin oldukça zor ve önem verilmeyen şartlarda çalışmak zorunda bırakılmalarıdır. Yıllarca süren bu düzene dur diyenlerin büyük bir çoğunluğu da yine kadınlar olmuştur. Kadın haklarını savunmak ve iyileştirmek için yapılan protestolardan önce, bu uyanış, kadınların işçi haklarını düşünürken toplumun diğer alanlarında da haksızlıkların olduğunu ve aslında tüm bunların birbirleriyle bağlantılı olduklarını fark etmeleriyle başlamıştır. Ağustos 1910 tarihinde Kopenhag’da gerçekleştirilen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda kadın hakları savunucusu Clara Zetkin (Almanya Sosyal Demokrat Partisinden) yıl içinde kadın haklarının ilerletilmesi ve yeni hedefler konulması için bir tarih belirlenmesini önerdi. Bu tarihin 8 Mart olması, 1917 yılında Rusya’daki kadın işçilerin kadın hakları eylemlerini yapmalarından gelmektedir. Protesto tarihi o sıralar Jülyen takvimi kullandığından 23 Şubattı. Bu tarih, Miladi takvimde 8 Marta denk gelmektedir ve bu nedenle de Kadınlar Günü’nün 8 Martta kutlanıldığı ve anıldığı söylenmektedir.

Başarıyı Göster!

Bazen zorluklarla karşılaştığımızda, bunun yalnızca bizim başımıza geldiğini düşünürüz ve yalnız hissederiz. Bu durum cesaretimizi kırıp, çözüm yollarını görmemizi engelleyebilir. Oysa dertlerimizi paylaştığımızda, daha önce üzgün olduğumuz için göremediğimiz çıkış yollarını görebiliriz.

Gerek okul hayatında gerekse iş ve sosyal hayatta birbirine destek olan kadınlar elbette karşılarına çıkan engellerle daha kendine güvenen bir şekilde ve umutla başa çıkabilir. Bunu yeni nesillerin görüp, bu desteği ve davranışı örnek almaları da herkes için yararlı bir sonuç olacaktır.

Toplumun geleceğini ellerinde tutan çocuklar için yardımlaşmanın ve toplumda cinsiyet ayrımı olmadan herkesin sosyal hayata ve iş hayatına katılmasının önemi, onlar birer yetişkin olduğunda ortaya çıkmaktadır.

Onlara kadın haklarının insan hakları olduğunu öğretmemiz ve sosyal, ekonomik, politik ayrım yapmadan her kadının özgür olduğu düşüncesiyle yetiştirmemiz, yalnızca Türkiye için değil, tüm dünya için önemlidir.

Ağaç Yaşken Eğilir

Başarılı ve ekonomik bağımsızlığını kazanmış kadınların çocuklara örnek olarak verilmesinin sebebiyse açık. Çocukken, davranışlarımız ve hayallerimiz konusunda, örnek aldığımız kişilerden oldukça fazla etkileniriz. Hoşumuza giden büyüklerimizin (hatta bazen yaşıtlarımızın) yaptıklarını yapmayı, söylediklerini söylemeyi severiz. Bu durumda, çocuklara ve yeni nesle başarılı kadınların hayatlarını gösterirsek, bunun uzun vadede yeni başarı öyküleri getirmesi oldukça muhtemel. Kız çocuklarına tek tip bir hayat şeklinin değil, ne kadar insan varsa o kadar ihtimal ve yaşam tarzının olduğunu göstermek böyle mümkün olabilir. Böylece çocuklara empatiyi ve hayatları bizimkinden farklı insanlara saygı göstermeyi de öğretmiş oluruz. Olumlu örneklerin tanıtılması ve oldukça çok çocuğa ulaştırılması Kadınlar Günü’nün başta özel bir gün olarak kabul edilerek ulaşılmak istenen hedefleri gerçekleştirmede büyük bir yardımı dokunacaktır.

‘’Bir elin nesi var iki elin sesi var!‘’

ATATÜRK’ün Kadın Haklarına Katkısı

Türkiye’de kadınlara 20 Mart 1930’da belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Köy muhtarı seçme ve seçilme hakkı ise 1933 yılında tanınmıştır. Takvimler 5 Aralık 1934’ü gösterdiğindeyse, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, kadın hakları hususunda da pek çok ülkeden daha önce bu hakları tanıyarak önderlik etmiştir.